Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İletişim Zekası…

Ekim ayında, Turkcell Diyalog Müzesi’ni ziyaret ettim. 2016 yılından beri ziyaretçilerini ağırladığını öğrendiğim müzede halihazırda Karanlıkta Diyalog ile Sessizlikte Diyalog deneyimsel sergileri gezilebiliyor. İlerleyen dönemlerde Zamanda Diyalog deneyimsel sergisinin de yer alacağı belirtiliyor. Müzenin internet sitesini inceledim. Çok farklı bir deneyim imkânı sunan müzenin, sosyal bir laboratuvar işlevi de görerek, engelli bireyler için teknolojik ve inovatif araştırmaların yapıldığı ayrıca bu araştırmalara destek veren ve destek üreten bir kuluçka merkezine de dönüşeceği ifade ediliyor.   Müzenin bölümlerinden biri olan Karanlıkta Diyalog’da, görme engelli bir rehber eşliğinde, İstanbul’u geziyorsunuz. Bu deneyimde, sergi boyunca hiçbir şey göremiyorsunuz. Tamamen karanlık… İstanbul’da yaşayan görme engelli bir bireyin yaşadıklarını tecrübe ediyorsunuz. İstanbul’u, ona özgü o sesleri, kokuları, dokunarak, koklayarak ve duyarak hissediyorsunuz. Ancak göremiyorsunuz.

KÖKLERİNDEN GÜÇ ALMAK…

Bazen koşmak bazen de yürümek için kendimi yeşil doğanın kucağına bıraktığımda, asırlık dev ağaçların diplerinde, gövdelerinde yeşeren filizler dikkatimi her zaman çekiyor. Bir yandan asırlık ağaçlar; güçlü gövdeler, yerin altında iyice yer etmiş, belki yüzlerce metreye kadar toprak ananın bağrına kadar inen kökler; masmavi gökyüzü ile buluşan yemyeşil, yapraklar, uzun dallar. Diğer yandan küçücük, gün yüzünü göreli birkaç ay bile olmamış, körpe, önünde kocaman bir ömür potansiyeli olan taze filizler.   Kocaman, güçlü ve heybetli gövdeli ağaçlar benim için zaman denilen olgunun uygun şartlarda küçük bir filizden ya da minik bir tohumdan nasıl dönüştüğünü yani “olgunlaşma” denilen kavramın nasıl işlediğini göstermesi açısından önemli bir metafor.    Koşarken ya da yürürken gördüğüm ağaç gövdesi ve filizi, iş dünyası, sivil toplum yaşamı ve gündelik yaşam konusunda bana birçok konuyu çağrıştırıyor.   Doğal yaşamın bütün olarak, yaşamın temel ilkelerini içerdiğini, dina

Enstitümüz Kurucu Üyelerinden Sevgili Sinan Tanakol’un anısına...

Kurucu üyemiz, değerli meslektaşımız sevgili Sinan Tanakol’u aramızdan ayrılışının yıl dönümünde rahmetle anıyorum. Ruhu Şad olsun!.. 14 Aralık 1994 tarihinde Enstitümüzün kuruluş çalışmalarını başlatmak üzere   Çırağan Otelde IIA Batı Avrupa Direktörü Giovanni Grossi ile biraraya gelen ekip olarak, yıllar sonra   mesleğimizin yakın tarihi üzerine söyleşi için 23 Kasım 2009 tarihinde yayınevimizde buluştuğumuzda, sevgili Sinan yanında getirdiği bazı mektup ve yazıları şu ifadelerle bana teslim ediyordu. “....Geçmişe dönük belgeleri taradığımda, çoğunu benim bile unuttuğum bazı şeyler buldum. Bunu şöyle yorumluyorum: Yazıların kalıcılık ve aktarılabilirlik sağlayan bir unsur olduğunu bilen ve bunu da gerçek anlamda meslek içinde öğrenen bir iç denetçi olarak çoğunu kendimin bile unuttuğu, sakladığım ilk organizasyon çalışmalarına ilişkin bir kaç tarihi sayılabilecek mektup ve yazıyı da getirdim.” Aynı ekip 20 Nisan 2011 tarihinde Enstitümüzün kurumsal film çekimi için tekrar bul

SONSUZ OLMAK...

Hem toplumlar hem de bireyler olarak her anımızı, bir öncekinden daha iyi geçirmek için çalışır, sorgular, yeni arayışlar içine gireriz.    Sürekli daha iyisine, daha güzeline ulaşma isteğimiz ilhamını bazen hayallerimizden, bazen de örnek aldığımız bir yakınımızdan veya okuduğumuz, duyduğumuz bir kahramandan alır. Yani içten gelen bir gücümüzden veya dışarıdan gördüğümüz, tanık olduğumuz bir örnekten…    Hayallerimiz bize yol gösterdiğinde planlarımızı daha çok seçenekli yapar, deneme yanılmalarımızın sıklığını daha fazla tutarız. Hayallerimiz, bize bakir, el değmemiş vaatler sunar. Hiç kimsenin daha önce açılmadığı okyanuslara yelken açmak, bizi rüzgarın gücüne mecbur bıraksa da, dümeni zorluklarla da olsa sezgilerimizle ve dış dünyadan aldığımız işaretlerle istediğimiz yere gitmek için kontrol ederiz.    Bu tür arayışlarımızda, bizlere rehber olan birini örnek alma olarak özetleyeceğimiz durum ise daha az risk taşır. Gidilen yer de, nasıl gidileceği de bellidir. Yapılm

Geleceği hisset, Kendini farket, Harekete geç…

  Ülkemizin ve meslek ailemizin geleceği olan üniversite öğrencisi gençlerimizin geleceğe daha donanımlı olarak hazırlanmalarını sağlamak, küresel alanda rekabet edebilecek yetkinlikte yetişmelerine katkıda bulunmak amacıyla, Türkiye İç Denetim Enstitüsü olarak, GELECEK ZİRVE’si düzenliyoruz. İlki Çanakkale’de yapılan ZİRVE’mizin ikincisini Sakarya’da gerçekleştirdik.      Türkiye İç Denetim Enstitüsü Gelecek Okulu’nun bir etkinliği olarak tasarlanan GELECEK ZİRVESİ’ni iki yılda bir düzenleyeceğimiz zamanın belirlenmesinde; bahar mevsimi, mekanın seçilmesinde ise; Kurtuluş Savaşı destanımız, ilham kaynağımız oluyor. Bizleri ortak bir gelecek etrafında birleştirecek olan güç, Kurtuluş Savaşı destanımızın ruhunu oluşturan değerlerimizde saklı. Bizler geçmişimizi doğru okuyup, anlar ve öğrenirsek ancak o zaman geleceğe değerlerimizi taşıyabilir ancak o zaman birlikte geleceğimizi inşa etmekten ve yaratmaktan bahsedebiliriz. Geleceğimizi kuracak gençlere önderlik etmek, bizler